DİĞER
“Peki ya hatırlamak her zaman kurtarıcı meleğimiz miydi? Bazen de azabımızın yegâne sebebiydi. Tıpkı bunca çiçeğin içinde böğrümüze oturan, soluğumuzda düğümlenen hatıraların varlığı gibi…”
Geçen ay Georg Büchner Ödülü’nü kazanan E. Sevgi Özdamar’ın cümleleri ile çizgileri arasındaki ortaklıklar: "Endonezya’da inci toplayıcılarının istiridyelere belli yerlerinden dokunduklarında kabukların kendilerinden açıldığını, desenlerinin birçoğunun da açılmaları için doğru yerlerden bakılmayı beklediklerini Sevgi’ye söylediğimde, bir an siyah gözlerinin sigara dumanının ardından parladığını gördüm."
“Kadın hareketinin iki dalgası arasındaki dönemde eserler üreten bazı yazarların metinlerinde feminist unsurların yer aldığını ve bunun da 1980’lerde güçlenecek olan hareketin filizlerini, düşünce ve enerji birikimini oluşturduğunu düşünerek, feminist duyarlılığın ikinci dalga öncesinde edebiyatta kök saldığına inanarak araştırma yapmaya başladım.”
“Öteki” olmaya karşı çıkarken baskın kültürü sorgulayacak mıyız, kendi sesimizi duyurmak için farklı yollar deneyecek miyiz yoksa buna ayak mı uyduracağız?
Acımasızlığın çarkında ezilen insanlar, özellikle Aysel gibi Döndü gibi kadınlar; nesnel gerçeklikte daha sonra çıkıp topluma dâhil olan ve adını “köşe dönücü” koyduklarımız
Anlatı düzleminde, serüveni aktarırken, “birim zaman”a son derece önem veren bir yazar Sevgi Soysal...
Kavak yıkılmıştır ama özsuyu çekilmiş, kurumuş başka yıkılması gerekenler de acaba Mevlût'ün üstüne düşmeden yıkılabilecek mi?
Daha ilk kitabından itibaren (belki de en çok o kitapta) mevcut, kabul edilmiş öykü tanımına, tanımlarına uymayan, hatta ısrarla bunların dışına çıkmaya çabalayan bir yaklaşımı olmuştur Sevgi Soysal'ın...
Ece Ayhan, modern devletin adaletinin sahte bir şey olduğunu ispatladığı gibi, “kovulmuşlar” ile “toplum dışı olanları” aynı yerde toplar şiirlerinde
Yürümek, Aylak Adam'ın tahtına komşu olacak değerde bireyci ve iç bunalım romanıdır, üstelik iki cinsiyeti de kapsayarak ve dahası doğayı bir birey, kenti de bir birey ilan ederek...
Ayfer Tunç: Biz geçmişimizle ve bugünümüzle bütünüz. Varlığımızı oluşturan her şey geçmişimizde yattığına göre birlikte yaşıyoruz
Yazarlar, ilham perilerinin ilk mesajlarını nasıl duyup, yazmaya adım atıyorlar? Bu, çocukluklarından beri hissettikleri bir durum mu, yoksa onları hayatın başka başka yollarında yürürlerken beklenmedik bir şekilde mi yakalıyor?
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.